Skip to main content

Duyamadığımız Bir Dili Konuşabilir Miyiz?

Günümüzde görsel ve işitsel kaynaklar bilgiye erişimde önemli bir yer tutmaya başlasa da okumak, bilgi toplumu için önemli bir özellik olarak baş köşede durmaktadır. Okuma güçlüğü dendiğinde özel eğitimcilerin odağı genellikle disleksi bozukluğuna sahip bireylere (ortalama zeka düzeyinde olmasına rağmen okuma-yazma ve dil gibi konularda problemler yaşayan bireyler) kayabilir. Ancak okuma güçlüğü çeken hiç azımsanmayacak bir topluluk daha var: Sağır bireyler.

Resmi olmayan veriler bize Türkiye’de 500.000 sağır bireyin yaşadığını söylüyor. Bu bireylerin ise %5’inden azı okuma yazma bilmektedir.

Sağır bireyler arasında okuma yazma oranı neden bu kadar düşüktür?

Sağır bireylerin okuma yazma öğrenirken neden zorlandıkları üzerine bir fikir birliği hala oluşmamıştır (1). Ancak bu konuda unutulmaması gereken nokta, sağır bireylerin ana dili o ülkede konuşulan sözlü veya yazılı dil değildir. Sağır bireylerin ana dili doğdukları yerde konuşulan işaret dilidir.

Ülkemizde konuşulan Türk İşaret Dili, Türkçe’nin işaretlerle gösterilen bir çeşitlemesi DEĞİLDİR! Türk İşaret Dili’nin (TİD) kendine özel sözcükleri ve dil bilgisi vardır. TİD’de her sözcük için farklı işaretler mevcuttur. Örneğin, parmağınızla ön dişlerinizden birine vurduğunuzda bu, Türk İşaret Dili’nde “yaş” sözcüğüne karşılık gelir. Yaşın diş ile gösterilmesinin nedeni arkeoloji ve kriminolojide fosillerin ve maktüllerin yaşını öğrenmek için diş üzerinden test yapılmasıdır.

Duyabilen bireyler, okuma eylemini gerçekleştirirken yazılmış sembolleri deşifre ederek sese dönüştürür. Okumayı yeni öğrenenler çocuklar metinleri seslendirebilir. Genel okuyucu kitlesi metinleri her zaman sesli okumasa bile sözcükleri kafasının içinde seslendirebilir -belki de şu an bunu yapıyorsunuz- Yazılı bir sözcüğü kavrayabilmek iki aşamadan geçer: İlk olarak yazılmış sözcüğü konuşma formatına çevirmek, daha sonra duyulan ya da zihinde seslendirilen sözcüğün anlamını kavramak (2).

 Sağır bireyler, ana dilinin Türkçe olmaması nedeniyle, sözcükleri duyup heceleyemez. Bunun yerine kendilerine her sözcüğün işareti gösterilir. Türkçe ile Türk İşaret Dili’nin birbirinden farklı yapısı ve sözcükler ile işaretlerin birbiriyle anlamlı bir uyum göstermemesi sağır bireylerin okuma öğrenirken zorlanmasının ana nedenlerinden biridir. Sağır bireyler okuma öğrenirken daha önce hiç duymadıkları ikinci bir dili öğrenirler. Sağır çocuklarla çalışan eğitmenlerin bu gerçeği unutmamaları önemlidir. Sağır bireylere okuma yazma öğreten eğitimcilerin, işaret dili bilmesi ve klasik okuma-yazma öğretim metodlarından farklı metodlar kullanmaları gerekir.

Sonuç olarak sağır bireylerle yazılı veya sözlü iletişim kurmak nadir örnekler hariç pek mümkün değildir. Bu nedenle sağır bireylerin bilgiye erişimini artırmak için, yazılı ve görsel tüm içeriklerin işaret diline çevrilmesi büyük önem taşır.

Referanslar

(1) Bélanger, N. N. & Rayner, K. (2015). What eye movements reveal about deaf readers. Current Directions in Psychological Science, 24, 220-226.

(2) Ludden, D. (2015). Can you read a language you can’t hear?  (2021 Şubat).