Çeşitlilik ve Kapsayıcılık Nedir?

Geleceğin çalışma ortamlarına yönelik araştırmaların sayısı pandeminin ortaya çıkışıyla birlikte yükselmeye başladı ancak çeşitlilik ve kapsayıcılık öteden beri insan kaynakları literatüründe tartışılmaya devam ediyor. Bu benzer kavramları tanımlamakla başlarsak, “çeşitlilik” kimlerle çalıştığımıza odaklanıyor ve konuya nicelik üzerinden yaklaşıyor. “Kapsayıcılık” ise konunun “nasıl” kısmına odaklanarak çalışanların karar alma süreçlerine dahiliyetlerine ve nasıl hissettiklerine dair pratikleri kapsıyor. Çeşitliliğin gerekliliği su götürmez bir gerçek ancak kapsayıcılık için yeterli değil. Engellilik alanından bir örnekle açıklamak gerekirse, çeşitliliği engellenen bireylerin çalışma alanındaki sayılarının artması olarak düşünebiliriz. Ancak işe alım yapan firmalar engellenen bireylerin erişilebilir şekilde çalışması için gerekli düzenlemeleri sağlamadığı (erişilebilirlik için yardımcı teknolojiler, ofislerin veya bina bölümlerinin fiziksel erişilebilirliği, ekip arkadaşları ile çalışma dinamikleri vb.) ve engellenen bireyleri karar alma sürecine dahil etmediği takdirde kapsayıcılıktan söz edemeyiz. Daha geniş anlamıyla kapsayıcılık, çalışma kültürünün değişmesidir.
Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme’nin çalışma hayatı ve istihdam ile ilgili 27. Maddesi(1); açık, kapsayıcı ve erişilebilir bir çalışma ortamının insan hakkı olduğunu söyler. Bununla birlikte, tüm engellenen bireyleri kapsayan bir çalışma alanı ve iş tanımı Birleşmiş Milletler’in sürdürülebilir kalkınma için belirlediği 17 hedefin sekizincisinin başarı göstergeleri arasındadır. (Bknz, İnsana Yakışır İş ve Büyüme) (2)
Temel insan hakkı ve topluma eşit katılımın bir bileşeni olmasının yanı sıra kapsayıcılık, ekonomik büyümenin vazgeçilmez bir parçasıdır çünkü kapsayıcılık yaratıcılığı, üreticiliği ve yenilikçiliği arttırır. Ayrıca bir ürünün ya da servisin herkes tarafından kullanılabilir ve erişilebilir olmasını sağlamak için farklı bireylerden oluşan bir takım gerçekten fark yaratabilir.
Önde gelen danışmanlık şirketlerinden biri olan Deloitte’in 2018’de yürüttüğü bir araştırmanın(3) verilerine göre, çeşitliliğin yüksek olduğu çalışma ortamlarında yaratıcılık %20 artarken, risk faktörü %30 düşmektedir. Bunu sağlayan farklı bireylerin konunun her alanını farklı şekilde ele almasıdır. Ayrıca, kapsayıcı kültür inşa etmiş şirketler diğerlerine göre 3 kat daha üretken olmaya ve 8 kat daha başarılı sonuçlar çıkartmaya meyillidir. Bu nedenle, Kapsayıcılık ve Çeşitlilik konusu kurumların sosyal sorumluluk pratiğinden ziyade herkesi ilgilendiren bir mesele olarak ele alınmalıdır. Hem bireyleri hem de kurumları olumlu yönde etkilediği ve olumsuzlukları düşürdüğü sonucunu göz önünde bulundurduğumuzda, çalışma alanlarının yalnızca çeşitliliğine değil, aynı zamanda çalışma kültürünün kapsayıcılığına da odaklanmalıyız.