Skip to main content

3 Aralık ve İletişim Çalışmaları

3 Aralık, Birleşmiş Milletler tarafından engellenen bireylerin haklarını desteklemek, görünür kılmak ve toplum nezdinde farkındalık yaratmak amacıyla Uluslararası Dünya Engelliler Günü olarak kabul edildi. 1992’den bu yana gün kapsamında faaliyetler yapılıyor. Özel günler, konuları gündeme getirmek ve tematik çalışmalara başlamak için kurumlara bir fırsat sunsa da düşünülmeden yapılan paylaşımlar veya plansız organize edilen etkinlikler bazı durumlarda faydadan çok zarara sebep olabiliyor. Biz de bu yazımızda 3 Aralık kapsamında yapılan iletişim kampanyalarına dair mevcut duruma değinerek bazı kilit öneriler paylaşacağız.

Mevcut Durum

Anlatan Eller sosyal girişiminin geçen sene paylaştığı bir araştırmaya göre 3 Aralık 2019’da engelli birimi olan il belediyelerinin %56’sı, engelli birimi olan ilçe belediyelerinin %49’u sadece kutlama mesajı paylaşırken geri kalan belediyelerin çoğu herhangi bir faaliyette bulunmadı, küçük kısmıysa gelecek projelerinden ve engellilik özelindeki mevcut çalışmalarından bahsetti. Özetle, engellenen bireylerin haklarının görünür kılınmasının hedeflendiği bu günde faaliyetlerin çoğu söylem seviyesindeydi.

Söylemlerin niteliğine baktığımızda ise “her insan bir engelli adayıdır” veya “engellilere moral oluyoruz” gibi engelliliğin trajikleştirildiği ifadelere, “engelli topluma emanettir” veya “engelli kardeşlerimizi sahiplenmeliyiz” gibi engellenen bireyleri neseneleştiren ve pasif gösteren mesajlara ve “en büyük engel sevgisizliktir” veya “engellilere saygı onlara yaşam sevinci verir” gibi erişilebilirlik ihtiyaçlarının yok sayıldığı haber başlıklarına sıkça rastladık. Hak temelinden uzak tüm bu söylemler toplumdaki engellilik algısını ne yazık ki olumsuz etkiliyor.

Öneriler

Önerilerimizi sıralamadan önce engellilik hâlini bireyin sağlık durumundan ziyade toplumsal erişilebilirlik eksikliklerinden hareketle tanımlanmasına da değindiğimiz Kentlerin engelleyen yanı başlıklı yazımızı okumanızı tavsiye ederiz.

BM’nin kapsayıcı mesajlar üretmek için hazırladığı kılavuzda bazı öneriler sunuluyor. Başlangıç noktasının engellenen bireylerin hakları olduğunun altı çiziliyor. Bu açıdan sadece topluma eşit katılımda yaşanan zorlukların anlatılmasından ziyade daha çözüm odaklı dil kullanılarak erişilebilirliğin ve erişilebilirlik hakkının vurgulanmasının önemine değiniliyor. Bu sayede hem erişilebilirlik odaklı bir eylem çağrısı yapmak mümkünken hem de toplumda var olan acıma temelli yaklaşım pekiştirilmemiş oluyor.

Bir diğer öneriyse engellenen bireyleri faydalanıcı veya sorun yaşayan kişi olarak göstermektense doğrudan çözüme katılan aktif rollerde konumlamak. Bu noktada katılımcı bir yaklaşımla yapılan çeşitlilik ve kapsayıcılık vurgusu etkiyi artıran bir unsur olarak ele alınıyor.

Başka bir kritik nokta da her engellenen bireyin aynı olmadığını bilmek. Genellemelerden kaçınarak, engellenen veya değil, herkesin kendi özgün hayatının, sosyal çevresinin olduğunu hatırlamak gerekli. Ayrıca, mesajlar tasarlarken engellenen bireyleri sadece engelinden ibaret kişiler olarak göstermemeye de dikkat edilmeli. Bu noktada bireyin duygularına, yaptığı işe veya hobilerine değinmek öznenin “insan” olduğunu hatırlatan bazı unsurlar olarak kullanılabilir.

Kapsayıcı içeriklerden bahsederken erişilebilirlik de unutulmamalı. Görsel tasarımlara betimleme eklemek, okunabilirlik için kontrasta dikkat etmek, yazı fontunun okunaklı olması, videolu mesajlarda işaret dili çevirisi ve altyazı bulundurmak, metinlerde basit ve sade bir dil kullanmak ve vereceğiniz mesajı sadece görsel yollar ile değil de yazılı olarak da vermek erişilebilirlik için dikkat edilebilecek konulardan bazıları. Bunların nasıl yapılacağına dair bilgiyeyse hem kılavuzdan hem de kullandığınız sosyal medya hesabının erişilebilirlik sayfasından ulaşabilirsiniz.

Konuyu biraz daha mevcut durumda değindiğimiz belediyeler bağlamında toparlamaya çalışırsak ilk aşamada kurumları kutlama mesajı paylaşmaktan ziyade mevcut faaliyetlerini ve engellenen bireyleri görünür kılmaya, sağlamcı ve ayrımcı söylemlerden uzaklaşmaya, gelecek projeler için somut adımlar planlamaya ve bu planları özel günlerin gündem oluşturma gücünü kullanarak gerçekleştirmeye davet ediyoruz. Tüm bu süreçlerde doğru söylem ve eylem üretebilmek içinse engellenen bireylerle beraber hareket etmenin ve diyaloga dayalı algısal dönüşümün gerektiğinin tekrar altını çizmek istiyoruz.